Gönlüme dem vurdu bu aralar bir bad-ı sabah yine içimde saklanıyor , kaybettiğim kendimin bu defa.
kutlu ölüm kapımda dolaşıyor sanki, her gecenin hüznü yüreğime oturuyor.
Saklamak ne zormuş saklanabilmek dahada zor…
Her şey bir gün düşecek bedenimden asi rüzgar savuracak bu defa..
Belkide bu gelen düğün günüm şeb-i aruzdur benim, hiçbir şeye kalmadı gayretim …
Fanilik ağır darbeler bırakıyor gönlüme , her yanında sevdiklerinin sesi yankılanıyor.
Üzülenler ağlayanlar saf tuttu şimdiden en çok sevdiğine söyleyememek dahada acı oluyor günden güne
kurulan cümleler sır tutuyor harf harf kelime kelime manalar içinde
Ağlayın gözlerimdeki yaşlar hiç durmayın bu defa..
Kan revan oluncaya dek içime akın, susmak üşütüyor beni bu kez titriyorum gecelerde…
Uyku dost minberi iken düşman oldu ruhuma gözümü kapatsam açamam gibi geliyor..
Ne bilmek ne görülmek nede duyulmak istiyorum.! Ayrılık hançerlerimi göğsüme batırmak
Benim diyebilecek kadar olmamak istiyorum…
ey sözlerime güç veren ey cümleleri konuşturan..
ey sinelerimi bir bir yakan …
ey benim muhibim…..
al beni benden …
sen alk-i, kimse içinde saklamasın beni, kimsenin yüreğine keder olmayayım…
kimse dökmesin gözyaşlarını başını koyduğu yastıklara…
kimseler kimsesi sensin sen al ……
(Şems)
Seni anan beni de ansın. Seni hatırlayan beni hatırlamadan olmasın. Bir “ile” koy aramıza bizi birbirimize bağlasın.
“Lakin oruçlu olduğunu unutup suya kanmak gibi değil, kanatları olmadığını unutup da kendini uçuruma bırakmak gibi bir yanmaktı bu.”