Bismillâhirrahmânirrahîm.
Her türlü tahiyyât, her türlü salavât, her türlü tayyibât âlemlerin Rabbine mahsustur. Bütün hamd ü senalar, bütün selâmlar, bütün iyilikler yalnız Allah içindir.
Her türlü salât ü selâm, her türlü tahiyyât ü ikram, her türlü ihtiram, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed Mustafa (sav), ehl-i beyti ve ashabı içindir.
Bize selâmı, duayı, iyiliği sen getirdin ey Nebî! Bize hamdi, sena¬yı, şükrü sen öğrettin ey Allah’ın Resûlü! Miracımız olan namazın her tahiyyâtında, “Selâm sana ey Nebî!” diye sana selâm gönderiyoruz.
Bize hakkı, hakikati, hidayeti sen getirdin. Rahmet yüklü adaleti, hik¬met yüklü ahlâkı sen öğrettin. ‘Mekârim-i ahlâk’ı sen tamamladın. Yüce Rabbimiz insanlığa olan büyük nimetini seninle kemâle erdirdi.
Dünyamızı sen anlamlandırdın. İnsanlık seninle anlam buldu ey Allah’ın Sevgilisi! Bize hayat veren ‘Kerim Kitab’ı sen getirdin. ‘Kitap’la beraber furkanı, mizanı, hikmeti getirdin. ‘Kitab’ı örnek hayatınla beyân ettin. Onu yaşanan bir hayata sen dönüştürdün. Bize ‘Mahaccet-i beyzâ’, (aydınlık yol9 gecesi gündüz gibi apaydınlık bir yol bıraktın. Hikmetli sözlerin, örnek davranışların ‘hadis’ ve ‘sünnet’ oldu ve insanlığa yol gösterdi. Sözün ve sünnetin bize tarih sahnesinde süreklilik kazandırdı. Ümmetin bütün fertleri arasında bilgi, duygu ve davranış birliği oluşturarak kalplerimizi ve gönüllerimizi birleştirdi. Sünnet ve hadis’in, asr-ı saadeti, bütün za¬manlara taşıyarak yolumuzu aydınlattı.
Selâm sana ey Nebî!
Ümmetin âlimleri mübarek sîretini, sünnetini ve hadislerini sonraki nesillere aktarmak için hayatlarını vakfetti; müsnedler, sünenler, camiler, mucemler ve musannefler, senin hadislerini bir araya getirdi. Siyerler ve meğâzîler, senin örnek hayatını bize tarif etti. Delâil, şemâil ve hilyeler, se¬nin vasıflarını bize anlattı. Naatlar, kasideler, mevlitler, sana olan aşkımızı ve sevgimizi dile getirdi. Nice telif ve tasnifler hep seni anlatmak için imla edildi. Sana gül terennümünde besteler yapıldı; ilahiler söylendi, divanlar dolduruldu. Mesnevilere senin adınla başlandı. Hattatlar en güzel tablo¬larına senin adını nakşetti. Ne yana baksak senden bir iz bulduk ey Nebi! Ne yöne dönsek seni gördük ey Nebî!
Ancak ne diller hakkıyla seni söyleyebildi ne de kalemler hakkıyla seni yazabildi!
Selâm sana ey Nebî!
İnsanlık tarihine altın harflerle yazılması gereken Veda Hutbesi’nde ashabına seslendin. Ashabına “Ben Allah’ın dinini hakkıyla tebliğ ettim mi? Dine sordun. Ashâb-ı güzîn’in, “Elbette sen hakkıyla teb¬liğ ettin yâ Resûlallah! diyerek karşılık verdiler.
Biz de haddimiz olmayarak diyoruz ki: “Elbette tebliğ ettin ey Allah’ın Resûlü! Elbette tebliğ ettin.”
Selam sana ey Nebî!
Yine Veda Hutbesi’nde ashabına: “Burada bulunanlar bulunmayanla¬ra benden dinlediklerini tebliğ etsinler! Umulur ki, sonradan tebliğ edilen¬ler burada bulunanlardan daha iyi anlarlar.
Ey Nebî! Bu müjdenden umut devşirdik. Bir avuç hadis talebesi olarak ümmetine bıraktığın hadis mirasından, sünnet hazinenden anlayabildik¬lerimizi topladık. Zayıf idraklerimizle şerh ettik. İstedik ki hadislerinden süzülüp gelen kutlu nefesin hissedilsin! Gönüllere hayat veren âb-ı kevserinden kana kana içilsin! Hakikat çağrına kulak verilsin! İmanına, ibade¬tine, ahlâkına, örnekliğine, değerlerine, dualarına, beşerî münasebetlerine tanıklık edilsin! Varlık ve bilgi ufkunda seyredilsin! Tarihin ve medeniye¬tin kavşaklarında izin sürülsün! Bize bildirdiğin hakikatin ışığında varlık âleminin ve sonsuzluğun bilgisine ulaşılsın! İstedik ki günümüz insanı senin çağrınla buluşsun! Senin davetini anlasın! Kavrasın! Bu niyet ve dü¬şüncelerle yola çıktık ve umutlandık. Yanımızda bulunmayanların bulu¬nanlardan daha iyi anlayacaklarını umut ettik. Umudumuzu boşa çevir¬memesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz.
Bir hadisinde “Her kim benim sözlerimi işitip koruyup anlayıp baş¬kasına tebliğ ederse Allah onun yüzünü ağartsın! Nice fıkıh taşıyıcıları vardır ki kendisinden daha fakih olanlara tebliğ ederler. Nübüvvet pınarından alabildiğimiz kadarıyla bu naçiz esere vücut verdik. Ak yüzlülerle kara yüzlülerin ayrılacağı o hesap gününde Hadislerle İslâm adlı bu eseri yüzümüzün ağarmasına vesile kılması için Yüce Rabbimize niyaz ediyoruz. Niyazımıza şefaatçi olmanı diliyoruz ey Nebî!
Selâm sana ey Nebî!
Cenab-ı Hak’tan istediğin hayırları biz de istiyoruz ey Nebî! Sen dün¬yada da ahirette de iyilik, güzellik ve nimet istedin. Biz de istiyoruz ey Nebî!
Sen Allah sevgisini, Allah’ı sevenlerin sevgisini ve Allah’ın sevgisine ulaştıracak tutum ve davranışları istedin. Biz de istiyoruz ey Nebî!
Sen cenneti ve cenneti kazandıracak amelleri işleyebilmeyi nasip et¬mesini istedin. Biz de istiyoruz ey Nebî!
Sen doğru olanı kalbine ilham etmesini ve nefsinin şerrinden koru¬masını istedin. Biz de istiyoruz ey Nebî!
Sen nasıl ki, kalbini İslâm üzere sabit kılmasını, ayaklarını ‘Sırât-ı Müstakîm’den kaydırmamasını, dinde sebat etmeyi ve doğrulukta kararlı olmayı istedin. Biz de istiyoruz ey Nebî!
Sen nasıl ki, fayda verecek ilimleri öğrenmeyi lütfetmesini, öğrendi¬ğin ilimlerin hakkında hayırlı olmasını ve ilmini artırmasını istedin. Biz de istiyoruz ey Nebî!
Sen ilimle beraber hilm ve vakar istedin. Biz de istiyoruz ey Nebî!
Sen hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği istedin.
Sen Allah’ı zikretmeyi, O’nun nimetlerine şükretmeyi ve ibadetleri güzel yapmayı istedin.
Sen sadık bir dil, selîm bir kalp ve müstakim bir ahlâk istedin.
Sen yaratılışını güzel yaptığı gibi ahlâkını da güzelleştirmesini istedin.
Sen dinin, dünyan, ailen ve malın hakkında af ve afiyet istedin.
Sen helal rızık istedin. Sen istenenlerin hayırlısını; duanın, amelin, se¬vabın ve kurtuluşun hayırlısını istedin. Biz de bunları istiyoruz ey Nebî!
Sen nasıl ki Allah’tan hatalarından arındırıp kalbini temizlemesini ve günahlarla aranı doğu ile batı arası kadar uzaklaştırmasını istedin. Biz de istiyoruz ey Nebî!
Sen bağışlamasını ve merhamet etmesini istedin. Biz de istiyoruz ey Nebî!
Sen düzgün bir hayat, temiz bir ölüm ve mahcup olmadan Allah’a kavuşmayı istedin. Biz de istiyoruz ey Nebî!
Sen hayatın ve ölümün hayırlısını istedin. Biz de istiyoruz ey Nebî!
Cenab-ı Hak’tan istediğin bütün bu hayırları biz de istiyoruz ey Nebî!
Selâm sana ey Nebî!
Cenab-ı Hakk’a sığındığın kötülüklerden biz de sığınıyoruz ey Nebî!
Sen gazabından rızasına, cezasından affına, O’ndan yine O’na sığındın.
Sen huşu duymayan kalpten, doymak bilmeyen nefisten, fayda vermeyen ilim¬den ve kabul edilmeyen duadan O’na sığındın. Biz de sığınıyoruz ey Nebî!
Sen kederden, üzüntüden, âcizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten ve bunaklıktan O’na sığındın.
Sen katı kalpli olmaktan, gafletten, fakirlikten, yokluktan, zilletten, miskinlikten, zulmetmekten ve zulme uğramaktan yine O’na sığındın. Biz de sığınıyoruz ey Nebî!
Sen kulağının, gözünün, dilinin ve kalbinin şerrinden O’na sığındın.
Sen kötü ahlâktan, kötü işlerden ve çirkin arzulardan O’na sığındın.
Sen kötü bir ömür sürmekten, kalp fitnesinden, kabir azabından ve nefis vesvesesinden O’na sığındın. Biz de sığınıyoruz ey Nebî!
Sen bela ve musibetlerin şerrinden O’na sığındın.
Sen işlerin dağınık¬lığından, altından kalkamayacağın borçtan, düşmanın galip gelmesinden ve düşmanları sevindirecek bir musibete dûçar olmaktan O’na sığındın.
Sen işlediklerinin ve işlemediklerinin şerrinden O’na sığındın.
Sen haya¬tın ve ölümün, dünyanın ve ahiretin fitnesinden O’na sığındın.
Sen ce¬hennemden ve cehenneme sürükleyecek amellerden O’na sığındın.
Biz de yolundan giderek aynı kötülüklerden Allah’a sığınıyoruz ey Nebî!
Selâm sana ey Nebî!
Cenab-ı Hak’tan sürekli ümmetini diledin.
Dilinde ve kalbinde hep ümmetin oldu.
Ümmetin olduğumuz devlet yeter. Hizmetinde olduğumuz izzet yeter.
Senden sonra gelen ve seni görmediği halde sana iman edenleri ‘kardeşlerim’ diyerek görmeyi çok arzu ettin.
Bizi de ‘Havz-ı kevser’in ba¬şında karşıladığın kardeşlerinin arasına kabul buyur ey Nebi!
Selâm sana ey Nebî!
Salât sana ey Rasûl!
Tahiyyât sana ey Ahmed-i Mustafâ!
Her türlü ihtiram sana ey Âlemlerin Efendisi!
Amin..
Rabbim yaptığımız ve yapacağımız tüm duaları dergah-ı izzetinde makbul eyleye.
Tuna emeklerine sağlık.
EhiL , giriş linki foruma ekler misin giremiyorum.