Fatiha süresini okurken ne diyoruz? Hissettiğimiz ne? Yada neyi hissetmemiz gerek..
Biri Fatihayı iyi biliyorsa o kişi öğrenmiş demektir der. Ustadlardan biri bu örneği verir ALLAH’a yalnız sana abd oluyoruz. Yani yalnız seni seviyoruz , yalnız senin peşinden koşuyoruz demiş oluyoruz.
İyake nabudu dediğimizde iyyake nestain derken de yalnız seni istiyoruz.
Sevdiğimiz icin seni istiyoruz kul olmamızın karşılığını yani seni sevmemizin karşılığını istiyoruz demiş oluruz.
Sevmek sadece kula ait değildir. Kul aynı zamanda RABBİNİN SEVGİSİNİ İSTER
o yüzden iyyake na budu ve iyyake nestai n dediğimizde, ALLAH tan kullugumuzun karşiliği olan SEVGİSİNİ istemiş oluruz.
Aslında hayat baştan sona, aşık ile maşuk arasında yaşanan imtihandır derler.
Kulun kendini tanıması nerden geldiğini bilmesi ve maşukun dan ayrıldığını anlaması içindir aşk..!!
Öyle ki kul yola koyulup işi öğrenmeye ve anlamaya çalışabilsin ALLAH bizi ilk yarattığında AŞK tan yaratmıştır.
Dünyaya gönderdikten sonra bizi ilk yaratıldığımız yere davet eder. Yani yolun başı da sonu da aşk-tır ve insanin kendisi aşık RABBİ de maşuktur..
Bir işin başının aşk olduğunu anlamışsa kendisini yolun sonunda zannetmesi doğru olmaz.
İşe yeni başlamış, yola yeni çıkmıştır mürşidi olmayanlar böyle zanneder yada kulluk yapamayanlar
kul olmayı beceremeyenler, kabullenmeyenler, yola girip üç beş adim attığında tamam ben yolun sonuna geldim,
deyip işi bitirdiğini zan eder.
Halbuki sen daha yeni başladın, bu yol öyle kolay bir yol değildir..
Sona varabilmen için bütün ayetlerden geçmen ve bütün ayetlerle muhatap olman gerekir..
ALLAH bu ktabi sana indirmiştir. bunun içinde senin kitabını bilmen öğrenmen gerekir.
Hayatı yaşarken ALLAH seni imtihana tabi tutup bir ayetle muhatap ettiğinde o ayetin hangi ayet olduğunu bilmezsen o imtihan karşısında ne yapacağını da bilemezsin.
Onun için yolun başlangıcında aşk-ı muhabbeti izah ederler ustadlar ve haydi yola girin derler,
çünkü önce öğrenmek gerekir..
Sonra aşk-ı izah etmeye ve o kisinin sadrında o aşk-ı gayretince yaşamaya çalışırlar.