İlme talibim susadım, Geç kadım ihtiyarladım, Nefsin esaretinden usandım kırdım zinciri, sana koştum..
Aç kapıyı kabul et beni, ömrümü, canımı yoluna sermeye geldim. Kefenlenmeden cesedim, yıka pakla beni..
Bir gün bir adam, boşa gecen ömrü için hayıflanmış, Düşünüp taşınmış namını duyduğu bir alim vardı, varıp gitsem dedi, gitsem de diz çöksem önünde. Zararın neresinden dönersem kardır gayri böylesi yaşamda bana ne huzur var ne tat.
Varmış Alimin yanına, dizini kırmış mahzun bir şekilde boşa heba ettiği ömrünü anlatmış hayıflanmış haliyle.
Alim nasihat etmiş üzül üzül ama üzüntünle boğma kendini demiş. Üzüntün seni hırslandıran gayret kırbacın olsun diye nasihat etmiş.
Tam anlamasa da eyvallah demiş, bükmüş boynunu. Ne öğretirlerse öğrenip Zayi olan zamanı telafi edecek geriye kalan ömrünü salih ameller işlemek için niyetlenmiş.
Alim ona ders verdikçe bu zat yetmez demiş, suya hasret kalmış kuru toprak misali içmek istemiş her ilmi, alim zat gülümsemiş bu samimi niyet karşısında.
Sabır demiş evlat Sabır..
Alim almış bu adamı varmış bir çeşme başına, Çeşmenin altındaki kaya parçasında bir çukur oluşmuş bak evladım demiş bu çukura, su zamanla damlaya damlaya taşı nasıl oymuş.
Her damla sabırla taşı işlemiş.
Yanında bulunanlardan bir bardak istemiş, bardağı şarıl şarıl akan çeşmenin altına tutmuş, bardağı çektiğinde akan suyun şiddetinden bardağın yarısı bile dolmamıştı.
Bir kere daha denedi bardağı suyun en yavaş akan kısmına tuttu, bardak usulca dolmuştu.
Aldı bardağı yanında ilim öğrenmeye gelen adam verdi..
Sabır dedi sabır..
Adam anlamıştı anlayacağını suyun yonttuğu kayaya birde kendi gözyaşı damlamıştı..
Geç kalmışlık değildir mesele, asıl mesele samimiyeti kaybetmemektir. Niyet etmeden kişi azm edemez, Azme demeyen kişide bir şey başaramaz.
Çok şey bilmek değildir hüner, asıl hüner ise bildiğin kadarının kıymetini bilip onunla amel etmektir.
Sabır acıdır meyvesi tatlıdır .Yüreğine sağlık güzel insan …