Küçük bir kız çocuğu gibi hıçkırarak ağlıyordu.
Gözyaşları sessizce içinden içine akıyordu.
İçimde ki ben’e bakıyordum, öylesine masum ve kederli hali vardı ki.
Elinden tutup karşımda tabureye oturtunca büzüşmüş suratındaki derin hüznü daha iyi anladım.
Kalbimin hüznünü ızdırabını adeta karşımda izliyor gibiydim.
Yetimliğin öksüzsüzlüğün izleri vardı, aynada izledigim çocuksu ruhumun yüzünde.
Ağlama küçücüğüm ağlama diyebildim kendi kendime.
Bu acıda dinecek demek istedim vazgeçtim.!!
Acının dinmesini istemek unutmak unutulmak gibi geldi, bu duygu daha acı verdi yüreğime.
Bazı acıların yaşanması lazim bedeli ağır olsada masumiyetin.
Bir gün sevgiden söz ederlerse sana küçük çocuk karşılıksız beklentisiz, saf, duru , sevgi ne derlerse bu yüreğindeki sevgiyi göster herkese.
Sen sevginin en masum halini yaşıyorsun.
Kimse bilmese bile içinde bir hazine taşıyorsun.
Görmesen onu duymasan sesini bile içinde artık onu yaşıyorsun.
Ağlama küçüğüm ağlama.
Bakınca aynada ki yansımaya büyüyemeyen çocuk yüregine yaşadığı sevgi ne kadarda benziyordu aşk’a.
Adımı koyamadığı bu duygu aşk’mıydı yoksa.
Itiraz etti kendi kendine ask
olamaz ‘dı.
Aşk demek benliğin ölmesi ikiliğin aradan kakmasıydı.
İlki olmasa bile bu sevgi, hayatının son sevgisi olmasını diledi.
Kalbinde adını herkesten saklayacağı bir adam sevmişti .
Tam teslim ol,tıpkı toprağın çiftçiye teslim olduğu gibi.Zira Aşk deryasında teslimiyyet yelkenini açmadan yol alınamz (Şems-i Tebrizi)
Güzellikleri kaleme alabilmek güzeldir, lakin güzellikleri okuyabilmek de çok güzel 🙂
emeğine gönlüne sağlık Ceylan