Cansız gördüğümüz eşyalarda mı acaba sevgiyi hisseder? Farkında olmadan kurduğumuz bağın karşılığı varmı ki. Sadece işimize yaradıkları için mi severiz onları. Bir ayakkabıyı, bir terliği, bir çantayı, bir ceketi, yada bir telefonu. Eskidiğinde çöpe attığınızda hiç içiniz acır mı?
Vefasız mıyız acaba? Düşündüm ne çok şeyi alıp atmışlığım var. Hayran olup almak için düşler hayaller kurduğum hatta dualar etiğim yetmez, onların alınması gecikince ağladığım bile oldu..
Sevdiğinizi kaybettiğinizi sanırsınız, oysaki yürekten sevilen bir şey kaybolmaz. Mutlaka size geri dönecektir. Sadece bazen kaybettiğinizi sanırsınız. Yeter ki sevginizde ısrarcı olun.
Bunu insan sevgisi olarak yada beşere duygunuz bir sevgi içinde düşünebilirsiniz, yada çok sevdiğiniz bir eşya içinde.
Gerçi bu zamanda eşya olarak o kadar çok şeyin bolluğunu yaşıyoruz ki kayıp yada o eşyayı yitirmemize bile çok üzülemiyoruz. Oysa yeri gelmiş o eşya bedenimizi örtmüş, bazen soğuktan, bazende sıcaktan korumuştur.
İhtiyacımız bitince hop burun kıvırarak atılır çöpe, yada atık konteynerına..
Çoğu kişi öyle kolay kolay sevdiği şeylerden vazgecemeyebiliyor. Habersizce annesi yada bir başkası bir eşyasını birine verdiğinde acı bir his insanın içini kaplayabiliyor. Eşyalar ile farklı bir bağımız olabiliyor eskimiş olması durumu değiştirmiyor galiba.!
O benim; diye sahiplenebiliyoruz, daha iyi veya daha yenisi ile o eşyanın değiştirilmiş olması eski eşyayı sevimsiz kılmaz, galiba içten bu cansız eşyalarla da bir bağ oluşuyor. ( Sevgi..) “Cansız gördüğümüz eşyalarda mı acaba sevgiyi hisseder? “
Bu yazıyı neden yazdığımı eminim ki anlayacak arkadaşlar olacaktır. okuyup gülümseyenler de. E10 gibi,
Küçük bir anı ile bu konuyu bağlayalım istedim.
Küçüktük kardeşimin bir sandaleti vardı. Burnu kapalı kahverengi deri hala çocuk mağazalarında satılır. Hiç unutamıyorum. Annem onu yırtılıp eskimediği halde kardeşimin ayağına küçüldüğünü görünce onu kapının önüne bırakmıştı. Kardeşim ise gelip onu sokakta kapının önüne atıldığını görünce hıçkıra hıçkıra ağlamıştı. Bir kaç gün sokağa bile çıkmayıp yeni ayakkabısını giymemişti. Bir haftaya yakında diretmişti. O zamanlar ben ondan yaşça büyük olduğumdan senin yeni ayakkabın varken eskisi için mi ağlıyorsun aptal diye kahkaha karlarla gülmüştüm.
Allah Rasülü Buyuruyor. s.a.v “Kınadığınız bir şeyi yaşamadan ölmezsiniz. ” Sadak Rasulallah
Aradan uzun yıllar geçecektir. Kaderin garip cilve simi acaba, kullanmadığım eski telefonumu işe yaramıyor orda burada diye bize misafirliğe gelen yiyenimin eline oyuncak diye vermişlerdi. Alıp götürdüler onu benden.. Oysaki maddi değeri yoktu. Manevi değeri ise bende çoktu. Öyle çok seviyordum ki onu içimde derin acı hissetmiştim. Sabaha kadar ağlamıştım. Şimdi bu tebessüm ettiğim olay o gece beni nasıl üzmüştü. Telefon bayilerinde o eski telefonumu aradım, aynısından bulamadım.
Kardeşim ya ne yapacaksın artık o telefonu senin telefonun daha iyi diye söylenince. Seviyorum dedim anlıyor musun, Seviyorum.. modelinin eski olması yada sizlerin beğenmemesi sevgimi değiştirmiyor, seviyorum onu.. Kullandığım telefonun hiç bir değeri yok çünkü içinde biriken anılarım yoktu. Ve telefonu verdiklerinde içimde nasıl acı hissettiğimi ağladığımı söyledim. Ağladığımı söyleyince gözlerindeki şaşkınlık beni gülümsetmişti.
Benimde kalbim var bende sevebiliyorum diyesim geldi. O telefonu sana getireceğim dedi. İmkansız gibiydi.. Günler geçti, haftalarda ve ay.. Yolu orya düşünce telefonu beraberinde geri getirdi. Ve yeniden beraberiz.. Elime aldığımda bir kaç yerinde çizik azıcıkta yorgun hırpalanmış gibiydi. O Telefon sanki neden verdin beni der gibiydi..
Sevmek, bir kez daha anladım sevgide sadakat göstermek gerek, Sevdiğine vefa göstermek. yitirdiğin şeyden vazgeçmemek gerek.
Basit belki ama bu örnekleri hayatınızda çok göreceksiniz buna eminim..
Sevgide samimiyet varsa mutlaka ait olduğu yere döner..
Sevgiyle kalın…