Eve doğan Nur,
Hayatın monoton sevginin bile donuklaştığı zamanlardı,
Eve gelen adamın onu evde karşılayan bile olmuyordu artık.
Soğuk bir hoş geldin den sonra yemek ve on beş cümleyi geçmeyen sohbet. Adam televizyon karşısında elinde kumandası Annenin elinde örgüsü belki kısa sürecek haber mi seyredelim dizimi münakaşası sonrasında derin sessizlikle tüm konuşmaları bitiriyordu.
Gülümsemeler kahkahalar bile o evde kendini kaybetmiş, Sanki mutluluk o evi terk etmişti. Gülmek ise sadece filmdeki komik sahnelere mahkumdu artık.
Her şey sıkıcıydı artık karı, koca için. Büyümüş çocukları da onlara mutluluk vermiyor, hatta streslerini artırıyordu. Aralarındaki Aile bağı kopmuş eş hayat arkadaşlığından çıkmış adeta iki yabancı gibiydiler.
Ayın başında dönen faturalar muhabbeti yemek muhabbeti eh arada bir yere gidilecekse onun planı yoksa gerisine gerisin kavgaları bile yoktu, ortak sevinçlerinin olmadığı gibi.
Havalar soğudukça sanki kalpleri de üşüyordu, kalpler üşüdükçe ruhlar birbirinden zıt yerlere uzaklaşıyordu adeta.
Kadının sesi evdeki sessizliği bozdu bu aralar biraz garibim dedi; tuhaf şekilde kilo alıyorum, Kocasının gülümsemesine yönelip baktı, kocası ona hamilesin bence dedi. İlerleyen yaşını hatırlayan kadın kocasının yüzüne anlamsızca baktı içinden yine saçmalıyor dedi.
Kavga etmek istemiyordu iması bile saçmaydı da neyse dedi; sustu.
Günler geçtikçe kocasının dediği doğru cıkmış hamile olduğunu anlamıştı. Evde tartışmalar başlamış tartışmalarla birlikte kaybettikleri mutluluk sanki saklandığı yerden ortaya çıkmıştı. Doğacak bebek kız mı, erkek mi adı ne olsun, hangi odada kalacaktı kavgaların yerini kahkahalara bırakıyordu. Evdeki sessizliği heyecan neşe kaplamıştı.
Günler haftaları, haftalar ayları kovalamıştı. Kucaklarına nur topu düşmüştü.
Nasıl bir şeydi bu tarifi imkansız, nasıl bir hediyeydi mevladan gelen.
Anne adeta yeryüzüne mucizelerle gelmiş Nurullah’a bakıyor ağlıyordu. Eşi loğusa dönemindeki hassasiyete bağlıyordu.
Anne Nurullah’ı sarıyor, kucaklıyor, kokluyor, öpüyor adeta kemiklerini incitecek kadar göğsüne basıyordu.
Çocuğuna baktıkça Allah şükrediyor şükrünü nasıl ne yapacağını bilemiyordu.Kadın yeryüzüne ilk defa bir insan oğlu doğmuş sanki ilk defa anne olmuş gibi hissediyordu kendini.
Kocası ile arasındaki muhabbettin, ülfetin, mutluluğun artması, onu çok şaşırtıyordu. Onu boğacak sandığı zorluğun atlatıldığını, ve yıllardır evde kaybettiği gülümsemeyi, tebessümü, hoşgörüyü hatta yitirdiği kavgaları bile bulmuştu.
Allah ona ikramda bulunmuştu, O ben bu yaştan sonra çocuk yapamam, uğraşamam zaten diğer çocuklarım büyümüş rahata alıştım dememişti, aynı şekilde de kocası da bu gelen lütuf karşısında şikayet etmemiş şükretmişti.
Şükrettikçe Allah kalplerine huzur mutluluk veriyordu.
Yitirdikleri aile bağlarını adeta Allah Nurullah ile yeniden bağları bağlıyordu. Saadetleri kat ve kat artıyordu..
Hangi iyiliğin mükafatıydı acaba? Nurullah.. Bilemeyiz
Biz Allah’tan bu Aileye mutluluk dileyerek bir kıssa ile konuyu noktalayalım inşaAllah.
Zamanın birinde bir Kral varmış. Kral gece odasına dinlenmeye geçecekken Vezirin odasının önünden geçer. gelen neşeli kahkaha sesleri dikkatini çekmiş. Kral karısına durumu anlatır münasip bir lisan ile neye güldüklerini onları o derece neşelendiren şeyi sormasını söyler.
Kralın karısı ertesi gün gider vezirin karısına sorar. Vezirin karısı derki bir altın topumuz var. Vezir gelince o altın topu alır onunla oynarız o bana atar altın topu birde ben ona atar böyle neşelenir güleriz.
Kralın karısı gece durumu Krala anlatır, ondan oda altı top yaptırmasını ister. Kral yaptırır altın topu, böylece gece o altın top ile oynamaya başlarlar, ama kral bir atar iki atar bu altın top onlara neşe vermez, hatta yorgunluk verir.
Ertesi gün Kralın karısı vezirin karısının yanına gider. bu altın top ne neşe veriyor nede sevinç der, çıkarır altın topu ortaya bırakır.
Vezirin karısı durumu anlatır. Bizim bir çocuğumuz var. Kocam gelince onunla oynar neşeleniriz Altın top diye anlattığım evladımızdır der.
Eve Doğan Nur..